Pages

Subscribe:

29 Temmuz 2012 Pazar

İki teker üzerinde bir köy

Yediden yetmişe herkesin bisiklet kullandığı Sivas'ın Zara ilçesine bağlı Tödürge köyündeki yollarda, bisikletle ilgili trafik uyarı levhaları görenlerin dikkatini çekiyor.


Zara ilçesine 14 kilometre uzaklıktaki Tödürge köyünde her yaş grubundan bisiklet kullanıcısına rastlamak mümkün. Bisikletin bir tutku haline geldiği yörede, köy içi yollarda ''20 kilometre hız limiti'' ve ''bisiklet çıkabilir'' trafik uyarı levhaları bulunuyor. Köy içi yollardaki bisiklet trafiği, bir nebze olsun, dünyada bisikletin en yaygın olarak kullanıldığı Çin'i anımsatıyor.
Küçük yaştan itibaren bisiklet kullanan 65 yaşındaki Mehmet Tanrıverdi,  köyde 300 kişi yaşadığını, birçok evde birden fazla bisiklet olduğunu söyledi.
Köylerinde 200 civarında bisiklet olduğunu belirten Tanrıverdi, ''Köyümüzün içerisinde gün boyu bisikletlerle gezenleri görmek mümkün. Bu tutku, köyde yaşayanların yedisinden yetmişine hepsinde var. Çocuğundan gencine ve yaşlısına, kadınından erkeğine bisiklet kullanımı köyümüzde yaygın durumdadır. Çocukluğumuzda, gençliğimizde tanıştığımız bisiklet, bizlerde bir tutku oldu. Bir daha da bırakamadık. Tarlaya giderken, yük taşırken, gündelik ihtiyaçlarımızı bisiklet vasıtasıyla görmekteyiz'' dedi.
Köyde yaşayan vatandaşlar da yörede bisiklet kullanımının oldukça yaygın olduğunu ifade etti.

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Windows XP Formatlama ve Yeniden Kurulum Resimli Anlatım 4



Windows XP Formatlama ve Yeniden Kurulum Resimli Anlatım 4
Yazımızın bu bölümü hem bilgisayarın formatlanması hem de taze kurulum
(yani Windows XP’nin yeni bir sabit diske kurulumu) için geçerlidir.
Bu yazının önceki bölümlerine menüdeki bağlantılardan ulaşabilirsiniz:

Bilgisayar yeniden başlatıldığında biraz daha tanıdık bir ekranla
karşılacağız ve faremizin de artık kullanılabilir hale geldiğini
göreceğiz. Çayımızı içmeye devam edebiliriz çünkü bir müddet daha

herhangi bir işlem yapmamıza gerek yok. Sol alt köşede göreceğiniz
tahmini kalan süre bilgisayarınızın hızına göre değişiklik
arzedecektir ve size kurulum işleminin bitmesine ne kadar
süre kaldığı konusunda bir fikir verebilir.

Karşınıza bu ekran çıktığında Özelleştir… ya da Ayrıntılar…
tuşlarına tıklayarak bölge ve dil seçeneklerini ihtıyacınıza göre
değiştirebilir ya da varsayılan ayarları kabul etmek için İleri
tuşuna basıp kuruluma devam edebilirsiniz. Burada yapacağınız

ayarları ya da varsayılan Windows ayarlarını daha sonra
Başlat/Denetim Masası/Bölge ve Dil Seçenekleri‘ni çift
tıklayarak ta kurulumdan sonra değiştirebilirsiniz.

Adımızı ve şirket adını girip İleri‘ye tıklıyoruz ve devam ediyoruz.
Burada girdiğiniz isim Bilgisayarım‘a sağ tıklayıp özelliklere
gittiğinizde gördüğünüz isim olacak. Ayrıca bilgisayarınızın
güvenliği yeterince sağlanamamışsa bu bilgi bilgisayar korsanları
tarafından kolayca ulasılabilecek bir bilgi olduğundan hakkınızda

çok fazla detay veren bilgileri buraya girmemenizi tavsiye ederim.

Windows kurulum CD’si üzerinde bulunan harf ve rakamlardan
oluşan ürün anahtarımızı girip İleri‘ye tıklıyoruz.


Buradaki bilgisayar adı bölümü bilgisayarınız yerel bir ağa(mesela
evinizde birden fazla bilgisayar var ve bir ev ağı oluşturmak
istiyorsunuz) bağlandığında kullanılan isim. Kurulumdan sonra Başlat
/Bilgisayarım‘a giderek sağ tıklayıp burdan Bilgisayar Adı sekmesine,
oradan da Değistir… tuşuna tıklayarak bu adı değistirebilirsiniz.
Buraya gireceginiz parola bilgisayarın yönetici hesabı için geçerli
olan parola ve bilgisayarımızın güvenliği için son derece önemlidir.

O yüzden kolayca kırılamayacak ancak sizin de unutmayacagınız bir
parola girilmesini öneriyorum.

Tarih ve saat ayarlarını yapıp İleri’yi tıklıyoruz.
bu noktadan sonra bir süre kurulum sizden onay
beklemeden Windows yüklemesine devam edecektir.


Burada az evvel bahsettiğim ağ ayarlarıyla ilgili seçenekler
soruluyor. Ekran görüntülerini alırken bazılarını atladığım için
bu resim Windows XP’nin İngilizce versiyonundan. İlk secenek olan
Tipik Ayarlar‘ı seçip İleri’yi tıklayın.
Resmi burda mevcut olmayan bir sonraki ekranda mevcut ayarlarla
oynamadan İleri‘yi tıklayıp kuruluma devam edin.
Sonra yükleme bir süre daha onay beklemeden devam edecek
ve bilgisayar otomatik olarak yeniden başlatılacak.


Her iki pencerede de Tamam‘ı tıklayıp devam ediyoruz.

İleri‘yi tıklayıp devam ediyoruz. Resmi olmayan bir sonraki

ekranda otomatik Windows güncellemelerini açmak isteyip istemediğiniz
sorulacak. Bu aşamada her ne kadar güncellemeleri aç seçenegini seçip
kuruluma devam etmeyi tavsiye ediyor olsam da ben şahsen Windows’un
bize sormadan gerekli gereksiz her türlü güncellemeyi bilgisayarımıza
yükleyip kurmasından yana değilim. Bu konuyla ilgili yazacağım yazının
linkini daha sonra buraya ekleyeceğim.
Ama şimdilik güncellemeleri açıp İleri‘yı tıklıyoruz.
Daha sonra şayet internet kablolarınız takılı ise kurulum
Microsoft’un sitesine bağlanıp kayıt olmanızı isteyecek.
Hayır seçeneğini seçip bu aşamayı da geçtikten sonra kurulum
sizden bir kullanıcı adı seçmenizi isteyecek.


Bir kullanıcı adı seçtikten sonra İleri‘yı tıkladıkdan sonra teşekkür
ekranı çıkacak karşınıza ve bu ekranda Son tuşuna bastıktan
sonra kurulum bitecek ve kurulum esnasında parola girip
girmediğinize bağlı olarak ya Windows masaüstü açılacak
ya da sizden parola girmeniz istenecek.
Hayırlı olsun. Artık temiz bir işletim sisteminiz var.
Şimdi yapmanız gereken eksik olan donanım sürücülerini
yedeklediğiniz CD’den kurmak ve Windows güncellemelerini yapmak.

Windows XP Formatlama ve Yeniden Kurulum (Resimli Anlatım)


Windows XP Formatlama ve Yeniden Kurulum (Resimli Anlatım) – 1
Bu yazımızda yeni bir sabir diske ilk defa Windows XP kurulumu ve
kurulum esnasında sabit diskin bölümlendirilmesini anlatacağız.
Eğer bilgisayarınızda Windows XP kurulu ise bazı problemlerle
karşılaştığınız için bilgisayarınızı formatlayıp yeniden
Windows XP kurmak istiyorsanız bu konudaki yazımızı okuyabilirsiniz.
Bilgisayarınızı CD’den başlatın.
Nasıl olduğunu bilmiyorsanız bu konudaki yazımıza başvurun.

Kurulum dosyaları yüklendikten sonra
ENTER tuşuna basarak kurulumun devam etmesini sağlayın.

F8 tuşuna basarak Lisans Sözleşmesini kabul edin.
Bu aşamadan itibaren bölümlendirme işlemine başlıyoruz.
Eğer bölümlendirme yapmadan Windows’u kurmak istiyorsanız
aşağıdaki aşamaların bir kısmını atlayıp buradan itibaren
kurulum işlemine devam edebilirsiniz.
C tuşuna basarak bölümlendirme işlemine başlayın.

Sabit diskinizin büyüklüğüne göre oluşturacağınız ilk bölüm
için ayıracağınız alanı MB cinsinden buraya girin ve ENTER
tuşuna basarak bölümü oluşturun. Oluşturacağınız ilk bölüm
Windows’un da kurulacağı C sürücünüz olacaktır.Bilgisayarınıza
kuracağınız program sayısı ve bu programların sabit diskte tutacagı
alanı da dikkate alacak olursak genellikle 40-50GB(40.960-51.200MB)
C sürücüsü için genellikle yeterli olmaktadır.
C’nin küçük tutulması daha sonra karşılaşabileceğiniz bir problem

esnasında bilgisayarınızı yedeklemeyi de kolaylaştıracaktır.
Bu hesap yapılırken dikkat etmeniz gereken bazı hususlar olacaktır.
Sabit diskler satılırken üreticiler tarafından disk büyüklüğü
olarak verilen rakam Windows’un gördüğü büyüklükle aynı değildir.
Disk üreticileri her 1000MB’ı 1GB olarak hesap ederlerken,
Windows için 1GB 1024MB’a tekabül etmektedir.
Diskinizi bölümlendirirken bunu hesaba katmayı unutmayın.
Bir örnek vermek gerekirse:
160GB olarak aldığınız bir sabit disk Windows’a göre;
160GBx1000MB=160.000MB olacağından aslında Windows bunu
160.000MB/1024MB=156,25GB olarak görecektir.
Ayrıca Windows 8MB’lık bir alanı her zaman bölümlendirme
bilgilerinin kaydedileceği alan olarak kendine saklayacaktır.
O yüzden 160GB olarak aldığınız sabit disk Windows’a göre aslında
159.992MB bir kapasiteye sahiptir. Diski kaç ayrı bölüme
ayırmak istiyorsanız, hesabınızı yaparken bunu dikkate almalısınız.

Daha sonra aşağı ok tuşuyla tekrar bölümlenmemiş alanı seçin
ve C‘ye basarak bölümlendirmeye devam edin.

Aynı işlemi diskinizin tamamı bölümleninceye kadar tekrarlayın.
Son bölümlendirme işlemini yaparken kalan bütün miktarı girin.
Kurulum programı otomatik olarak bölümlendirme için gerekli
alanı ayıracak ve kalan kısımla son bölümünüz oluşturulacaktır.
Yukarıdaki resimde de görülecegi üzere sabit diskimizde
3 adet bölüm oluşturduk. Şimdi yapmamız gereken C’yi yani
sistem bölümünü seçip ENTER‘a basarak diski formatlamak ve
kuruluma devam etmektir. Her ne kadar Windows’u diğer bölümlere

de kurabilseniz de daha sonra bilgisayarınıza kuracağınız bazı
programlarda problemlerle karşılaşmamanız veya özel ayar yapmak
zorunda kalmamanız açısından C sürücüsüne kurmanızı tavsiye ederim.
Artık format(biçimlendirme) aşamasına geldik. NTFS dosya sisteminin
seçili olduğundan emin olun. NTFS ve FAT dosya sistemleri arasında
farka burada değinmeyeceğim ama şimdilik NTFS’in FAT’ten daha
güvenli yeni bir sistem olduğunu bilmeniz yeterli.
Her ne kadar çabuk formatla da yetinebilseniz de zaman

konusunda bir sıkıntınız yoksa ( yaklaşık 10-15 dk. far var arada)
daha sonra başka bir problemle karşılaşmamanız açısından normal
format yöntemini seçmenizi öneririm.
Doğru seçenegi klavyenizin ok tuşlarıyla seçtikten sonra
ENTER‘a basarak devam edın.
Biçimlendirme işleminin tamamlanmasını bekleyin. Seçtiğiniz
alan boyutuna göre bu işlem 5-15dk. arasında zaman alabilir.

Daha sonra bilgisayarınız otomatik olarak yeniden başlatılacaktır.
Beklemek istemiyorsanız ENTER‘a basarak bilgisayarınız yeniden
başlatabilirsiniz. Kurulumun bundan sonraki aşamaları bilgisayarın
formatlanması ve işletim sisteminin yeniden kurulması yazılarımızda
izah ettiğimiz aşamalarla aynıdır. Bu yazılarımıza aşağıdaki
bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

Bilgisayar Formatlamadan Önce Yapılması Gerekenler



Bilgisayar Formatlamadan Önce Yapılması Gerekenler
Kapmış olduğumuz kötü amaçlı bir program, denemek amaçlı kurup
kaldırdığımız programlar veya sebep her ne olursa olsun bazan
bütün çabalarımıza rağmen bilgisayarımızı ilk aldığımızdaki
performansına döndürmemiz mümkün olmayabilir.
Böyle durumlarda işletim sistemimizi yeniden kurmaktan yani
bilgisayarımızı ilk aldığımız haline döndürmekten başka
çözüm kalmamaktadır. Ancak bilgisayarın formatlanması( yani
işletim sisteminin tamamiyle temizlenmesi) ve yeni işletim
sisteminin kurulması, dikkat edilmesi gereken bazı husuları da
gündeme getirir. Bunları maddeler halinde sıralamaya çalışalım:
1. İşletim sisteminin yüklü olduğu bölümde(C sürücüsü) bulunan
dosyalarınızı yedekleyin. Kendi oluşturduğunuz klasörleri ve
dosyaları yedeklemek genellikle bir problem oluşturmayacaktır,
ancak kullandığınız programların oluşturduğu varsayılan dosya

ve klasörleri yedeklemeyi unutmak genellikle formatlama esnasında
en çok baş ağrıtan konulardan biridir. Genellikle programlar,
ayarların kaydedildiği dosyaları ve bu programlarla oluşturulan
dosyaları Belgelerim klasörü içinde program adıyla oluşturulmuş
alt klasörlerde saklarlar. Dolayısıyla özellikle sık kullandığınız
programların ayarlarının kaydedildiği dosyaları(formattan sonra
bu ayarları tekrar alışkın olduğunuz halıne getirmenin ne kadar
zaman alacağını unutmayın!) ve bu programlarla oluşturduğunuz
dosyaları yedeklemeyi unutmayın.
2. CD/DVD’de ya da taşınabilir bir diskte saklı tutmadığınız asıl
program kurulum dosyalarınız C sürücüsü üzerindeyse
bunları da yedekleyin.
3. Şayet parola yöneticisi bir program kullanıyorsanız
parolalarınızın yedeğini almayı unutmayın. Bu tür programların
genellikle içe/dışa aktarma seçenekleri olduğundan programın

kendisi kullanılarak parolalarınızın yedeğini almak genellikle
problem oluşturmayacaktır. Ancak programı tekrar kullanmama ya da
kullanamama(işletim sistemi değişikliği gibi) ihtimaline karşı .
csv ya da .xml gibi başka programlarla da açılabilecek evrensel
bir formatta da yedek almayı unutmayın.
4. Şayet Firefox kullanıyorsanız kişisel ayarlarınızı,
eklentilerinizi, eklentilerinizin ayarlarını ve parolalarınızı
yedeklemeyi unutmayın. (Bu konunun detayıyla ilgili yazımıza
göz atmanızı tavsiye ederim.)
5. Şayet eposta yöneticisi kullanıyorsanız ve mesajlarınızın
aslını sunucuda tutmuyorsanız bunları yedeklemeyi unutmayın.
Ayrıca parolalarınızı, POP3 ve SMTP sunucularınızın adreslerini de
bir kenara not etmeyi ya da program aracılığıyla yedeklemeyi unutmayın.
6. Hepsinden önemlisi ise sürücülerinizin yedeğini almak.
Eğer formattan sonra Aygıt Yöneticinizde alttaki benzer bir

şekille karşılaşmak ve başınıza ve de midenize ağrılar girmesini
istemiyorsanız sürücülerinizi mutlaka yedekleyin. Piyasada bu işi
yapan ücretli ya da ücretsiz bir sürü program var ve bunlardan birini
kullanarak mutlaka sürücülerinizin yedeğini alın. Bu konu ile ilgili
yazmış olduğumuz ve
DriverMax
adlı ücretsiz programın kullanıldığı yazımızı okumanızı
kesinlikle öneriyoruz.

7. Ağ kartınızın sürücüsünü yedeklemeyi unutmayın.

Evet bu yukarıdaki maddenin tekrarı, ancak inanın önemine
binaen tekrar ediyoruz. Çünkü diğer sürülerinizin yedeğini
almayı unutmuş bile olsanız şayet formattan sonra ağ kartınız
çalışıyo olursa hiç değilse internete baglanarak
bilgisayarınızın tanıyamadığı diğer aygıtlarınızın
sürücülerini internetten bulma şansınız olur.
Aksi taktirde ise şayet evde internete baglandığınız
baska bir bilgisayarınız yok ise bir arkadaşınızın ya
da teknik servisin yardımına muhtaç kalacağınızı asla unutmayın.
Bu listede bilgisayar formatından önce yapılması gereken işleri
hiçbirseyi atlamadan sıralamaya calışsak ta unutmuş olabileceğimiz
ya da sizin bilgisayar kullanımınıza özel durumlar olabilir.
Bunu göz önünde tutarak okuyucularımızdan kendi tecrübe ve
tavsiyelerini de aşağıya yorum ekleyerek bizlerle paylaşmalarını rica

Bilgisayarın CD’den Başlatılması



Bilgisayarın CD’den Başlatılması (Boot) (Resimli Anlatım)
Windows XP formatlaması ve yeni işletim sistemi kurulması için
bilgisayarın CD’den başlatılması gerekmektedir Bağzı Bilgisayarlarda
otamatik Başlarken bazılarında Bios ayarlarından başlatmak gerekmektedir.
Bu yazımızda BIOS hakkında genel bir
bilgi verdikten sonra bilgisayarın CD’den nasıl başlatılacağını izah etmeye
çalışacagız.IBM klavuzuna göre BIOS, İngilizce “Basic Input-Output System”
(Temel Giriş/Çıkış Sistemi) kelimelerinin baş harflerinden oluşturulmuş
bir kelimedir. Temel olarak bilgisayarın ilk açılması esnasında çalışan
aygıt yazılımını(bellenim) ifade eder. BIOS’un ilk fonksiyonu bilgisayarda
mevcut bulunan donanımları(klavye,fare, monitör, sabit disk ya da
CD/DVD yazıcısı gibi) tesbit etmek ve bunları kullanıma hazırlamaktır.

Bunun amacı ise bilgisayarda mevcut bulunan diğer
yazılımların yüklenebilmesi,
çalıştırılabilmesi ve kontrolün bilgisayara verilebilmesi için bilgisayarı
düşük kapasite durumu adı da verilen konuma hazırlamaktır. Bu aşamaya
“booting” ya da bilgisayarın başlatılması da denilebilir.
Normalde genel olarak varsayılan BIOS ayarlarına göre bilgisayarda önce
disket sürücüsü, sonrasında ise sırasıyla sabit disk ve
CD ve DVD sürücülerinde
var olan yazılımlar belleğe yüklenir. Disket sürücüsünde disk unutulduğu
zaman Windows’un başlatılamaması ve uyarı mesajları
verilmesi BIOS’un varsayılan
ayarlarından kaynaklanmaktadır. Şayet disket sürücüsü boş ise BIOS mevcut
sıralamaya göre sabit diske bakacak ve işletim sistemi orada mevcut olduğu için
Windows başlatılacaktır. Ancak bilgisayar formatlanması esnasında BIOS sabit
diskimizden once CD/DVD sürücümüze bakıp burda mevcut
yazılımı belleğe aktarsın

kı sabit diskimizi temizleyebilelim. Bunu yapabilmemiz için de BIOS ayarlarına
girip bu sıralamayı değiştirmemiz gerekir.
BIOS ayarlarına girebilmemiz için yapmamız gereken işlemler bilgisayara göre
farklılık arzedebilir. Ancak biz elimizden geldiğince bilgisayarınızın markasına
bakılmaksızın bu işlemi nasıl yapabileceğinizi resimlerle anlatmaya çalışacağız.
UYARI: BIOS ayarlarında bilmediğiniz değişiklikleri
yapmak bilgisayarınızın performansını düşürebileceği gibi
bilgisayarınızı tamamen
kullanılamaz hale de getirebilir. Bu yüzden emin olmadığınız
hiçbir ayarı değiştirmemenizi,
ekrana anlamadığınız bir uyarı çıktığında ise ESC tuşuna
basarak yanlışlıkla yapmış
olabileceğiniz ayarları kaydetmeden BIOS’tan çıkmanızı tavsiye ederiz.

Yukarıdaki resimde de görüleceği üzere basılı tutulması gereken
tuş BIOS üreticisine

göre farklılıklar arzetmektedir. Dolayısıyla ekranın alt
bölümü dikkatle izlenmeli
ve sizin bilgisayarınız için geçerli olan tuş basılmalıdır.
Mesela bu bilgisayarda
DEL tuşu yerine F2‘ya basılması gerekiyor.
Şayet hangi tuşa basmanız gerektiği konusunda
emin olamazsanız bir önceki resimde de görebileceginiz
gibi açılan bu ekran genellikle
BIOS üreticisi hakkında bilgi verecektir.
Bu üretici ismini bir kenara not edip şu
baglantıyı takip ederseniz sizin bilgisayarınız
için basılması gerekli tuşu
bu sayfadan bulabilirsiniz.
Şayet doğru tuşu basılı tuttuysanız daha sonra karşınıza
BIOS ana menüsü çıkacaktır.
Yine aşağıdaki resimlerden de görüleceği
üzere bu menü BIOS üreticisine
göre değişiklik arzetmektedir.

Ana menüde iken yapmanız gereken “Boot” yazılı seçenek
mevcut ise buraya, eğer bu

seçenek mevcut değilse “Advanced” yani gelişmiş
BIOS ayarlarına gitmek ve yine buradan
Boot ayarlarını bulmak olmalı.
BIOS ekranı İngilizce olacağı için bakmanız gereken kelimeler
Advanced Options, Features ya da Settings gibi kelimeler olmalı.
Bu ekranda farenizi
kullanamayacağınız için ekranı sağ-sol-aşağı-yukarı ok
tuşlarını kullanarak dolaşabilirsiniz.
Seçtiğiniz ayarın detaylarını görmek için de
ENTER tuşuna basmanız gerekmektedir.

Kendi bilgisayarınızın boot ayarlarına girdiğinizde aşağı yukarı neyle karşılacağınızı
anlayabilmeniz için yukarıya değişik örnek resimler koyduk.
Ekranda seçim yaparken ya da
aygıtların boot sırasını değiştirirken yapmanız gerekenler
farklılık arzedecektir.
Ancak genel kural ok tuşları ile mevcut aygıtın üzerine
gitmek; ya ENTER tuşu ile
aygıtı seçerek açılan yeni pencerede aygıtın sıralamasını
degiştirmek ya da oklarla
aygıt seçildikten sonra (+ ve - ) ile ya da (F5 ve F6)
ile mevcut aygıtı aşağı

yukarı taşıyarak yeni sırayı ayarlamaktır.
Şayet bu tuşlar işinizi görmezse
ekranın sağ tarafında yazılı olan başka tuş sınıfları denenmelidir.
Yukarıda izah edildiği üzere boot sıralaması
değiştirildikten sonra yapılan değişikleri
kaydedip BIOS’tan çıkmanız gerekmektedir.
Klavyenizdeki F10 tuşuna basmak ve açılan
onay ekranında Yes seçeneği seçili iken
(sağ-sol okuyla ya da boşluk tuşuyla seçiminizi
yapabilirsiniz) ENTER tuşuna basmak neredeyse bütün
BIOS çeşitleri için geçerli olan bir kuraldır.

Yeni ayarlar kaydedilip BIOS’tan çıktığınızda
bilgisayarınız yeniden başlatılacak ve eğer
sürücünüzde CD takılı ise karşınıza yukarıdaki uyarı gelecektir.
Herhangi bir tuşa basmanız
halinde de CD’nizin içeriği belleğe alınacak ve bilgisayar
CD’den başlatılmaya çalışılacaktır.

XP performansını artırma 1





windows XP performansını artırma yöntemleri 1

1- İndexleme Servisini İptal Edelim

*Program Ekle/Kaldır 'a girin.

*Windows Bileşenlerini Ekle/Kaldır.

*Dizin Oluşturma Hizmetindeki işareti kaldırın.

*İleri


2-Görüntü Ayarlarını Optimize Edelim

*Denetim Masası ,Sistem'e girin.

*Gelişmiş Sekmesi

*Performans kısmının Ayarlarına girin.

*Aşağıdaki yazılı kısımların işaretlerini kaldırın.

-Menü Altında Gölge Göster

-Fare İşaretçisi Altında Gölge Göster

-Yarı Saydam Seçim Dikdörtgeni Göster

-Masaüstü Simge Etiketlerinde Bırakma Gölgesi Kullan

-Pencere ve Gölgelerde Görsel Stil Kullan


3-Klasörlerin Gözden Geçirilmesini Hızlandıralım

*Bilgisayarım'a girin.

*Araçlar

*Klasör Seçenekleri ve ardından Görünüm sekmesine geçin

*Ağ Klasörlerini ve Yazıcılarını Otomatik Olarak Ara

kısmındaki işareti kaldırın.


4-Pagefile Dosyanızı Optimize Edelim

*Bilgisayarım'a sağ tıklayın

*Özellikler,Gelişlmiş'e girin

*Performans kısmının Ayarlarına girin

*Gelişmiş sekmesine geçin ve Değiştir'e tıklayın

-Eğer 2 diskiniz varsa Pagefile 'i sistemin kurulu olmadığı

bölüme taşıyabilirsin.

-Tüm ayarları işletim sisteminin ayarlamasını istiyorsanız

eğer sistem yönetimli boyut'u işaretleyin.

-Disk Belleği Dosyası Yok (Hiçbir zaman seçmeyin.)


5-Arkaplan Resmini Kaldıralım

Masaüstü arkaplan resmi belleğinizi hatrı sayılır derecede tüketiyor.

Bununla beraber sistemin yükleme süresi yavaşlıyor.

*Masaüstüne sağ tıklayın

*Masaüstü sekmesine geçin

*None seçin

*Tamam'a basın


6-Hız için Fontları Kaldıralım

Truetype fontlar özellikle sistem kaynaklarını epey kullanıyorlar.

*Denetim Masası

*Yazı Tiplerini açınç

*TrueType fontları silin

*Silmeden önce yedeklemeyi unutmayın

13 Temmuz 2012 Cuma

Sosyetenin yeni gözdesi kütük bakın ne işe yarıyor!

Evet yanlış okumadınız. Bildiğiniz ağaç parçası cilalanıp, işlendikten sonra Mudo Concept mağazasında 1.350 liraya kapışılıyor.


Avrupa sosyetesinde okuduğumuz tuhaflıklar artık Türkiye'de yaşanıyor. Bizim zenginimiz dekütük lere merak sardı. Ama öyle böyle değil. Bir kütük 1.350 lira... Yani 701 TL net maaş alan bir asgari ücretlinin 2 aylık maaşına bir kütük satılıyor.
Alışveriş için mağazaları dolaştığınızda son dönemlerde artık çok ilginç ürünlere de rastlamak mümkün oluyor. Bazı markalar değişik ürünlerle müşterilerin ilgisini çekmeye çalışıyor. Tabi ürün ilginç oldukça fiyatı da o derece artıyor.


BİLDİĞİMİZ KÜTÜK

Bu markalardan birisi de Mudo. Markanın ev dekorasyon ürünleri sattığı Mudo Concept mağazalarında son dönemde kütükten yapılmış ürünler hem gördükleri ilgi nedeniyle hem de yüksek fiyatlarıyla dikkat çekiyor.

Ağaçtan hazırlanmış kütükler cilalanıp biraz da işlendikten sonra sanat eseri olarak, bin 350 liradan adeta kapışılıyor. Öyle ki Mudo Concept stoklarına baktığınızda bu ürün sadece Ankara mağazasında kalmış görünüyor.

ZENGİNİN SON MERAKI

Özellikle evlerinde yenilik arayan zenginlerin ilgi gösterdiği kütükleri kimisi sehpa olarak kimisi ise tabure olarak kullanıyor. Bu kütüklerin bazılarının içine mermer de konuluyor. Mağazalardaki koleksiyonlar arasında daha mütevazi parçalarda bulunuyor.

Bunlar ise 400-500 liradan alıcı buluyor. Mağaza yetkililerinin verdiği bilgiye göre , bu ürünlerin büyük ilgi gördüğünü, bazı kütüklerin ise Endonezya'dan ithal edildiğini söylediler.

Yetkililer özellikle Endonezya'dan gelen kütüklerin 100 yıllık bir fosilleşmeyle oluştuğunu ve bozulmaya karşı dayanıklı olduğunu belirtiyor. Yetkililer genelde bu ürünlerin dekoratif amaçlı alındığını hem evlerde hem de ofislerde kullanıldığını söylediler.


10 Temmuz 2012 Salı

Et beni şeker hastalığının habercisi


Ciltte çok yaygın lezyonlardan olan ve genellikle sayıları 1 ile 40 arasında değişen et benleri (skin tag), obeziteden bağımsız şeker hastalığı riskini artıran etkenler arasında gösteriliyor.
Uzmanlar vücutta ikiden fazla görülen et beninin insüline duyarlılığı azalttığı, şeker hastalığı riskini de arttırdığı yönünde uyarıyor.

Dicle Üniversitesi (DÜ) Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Alparslan Kemal Tuzcu'nun, ''Vücudunda et beni bulunanlarda şeker hastalığı riski yaklaşık 3 kat artıyor'' dedi.

En çok yapılan diyet hataları?


1.Diyetisyen kontrolünde olmadan zayıflamak
Beslenme programınız vücut analiz sonuçlarınıza, kan bulgularınıza ve yaşam tarzınıza uygun olarak diyetisyen tarafından hazırlanmalıdır. Diyetisyen kontrolünde olunmadığında başarı oranı da düşmekte.


2.Kahvaltıyı atlamak
Kahvaltı sizi güne hazırlayan en önemli öğündür. Atlandığında daha az kilo verecek, metabolizmanız yavaşlayacak, konsantrasyon problemi yaşayacaksınız. 


3.Hızlı yemek yemek
Yemek yeme süresi mümkün olduğu kadar uzatılmalıdır. Böylelikle hem daha az yemek yiyecek hem de sindirim enzimleri salgılanacaktır. Hızlı yemek yendiğinde sindirim yavaşlamakta bu durumda kilo artışına neden olmaktadır.


4.Su içmemek
Su besinlerin sindirilmesi, metabolik atıkların atılması, metabolizmanın hızlanması ve dolayısıyla kilo kaybı için elzemdir. Günde 2-2,5 lt su içilmelidir ama tükettiğiniz çay, kahve, meyve suyu veya bitki çayları suyun yerini tutmamakta. 


5.Sık Sık öğün atlamak
Günde sadece 3-4 öğün veya daha az sıklıkta beslenenlerde düzensiz kan şekeri salgılanması, daha fazla açlık hissi ve kilo problemi görülmekte. Beraberinde birçok hastalılar da tetiklenmektedir. Bütün besinlerden ihtiyacımız ölçüsünde ve uygun sıklıkta beslenmek elbette en doğru yöntem.


6.Diyete hedefsiz başlamak
Hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez. Diyete başlarken de kendimize gerçekçil hedefler koymalıyız, bu şekilde başarıya ulaşmak biraz daha kolaylaşacaktır. 


7.Az uyumak
Günde 7 saatten az uyuyan kişilerin daha fazla kilo alma riskine sahip oldukları araştırmalarca desteklenmekte. Uyku esnasında salgılanan büyüme hormonu yağ yakımına da destek olmaktadır. 


8.Hareketsiz bir yaşam
Tek başına elbette kilo almaya neden değil ama hem düzensiz besleniyor hem de hareketsiz bir yaşamınız varsa kilo almamanız için de bir neden yok. Hergün iş, okul, alışverişe giderken ayıracağınız bir 30 dakika hem kilo vermenize hem de sağlıklı yaşamanıza destek olacaktır.


9.Kısa sürede kilo vermek
Herkes biran önce fazla kilolarından kurtulmak ister ama hızla verilen hızla geri alınabilmektedir. Önemli olan sağlıklı beslenme alışkanlığının edinilmesi.


10.Diyet süresince hergün tartılmak
Zayıflama diyeti süresince sizi demoralize edebilecek en önemli unsurdur tartılmak. Gün içerisinde bile değişimler görülebilir; ödem artışı, kabızlık total kiloyu etkileyebildiği için tartıya çıktığınızda kendinizi kilo almış olarak görebilirsiniz. Haftada 1 kez mümkünse diyetisyeninizin kontrolünde tartılmalısınız. 


11.Televizyon karşısında yemek yemek
Televizyon karşısında yemek yiyenlerin yemeyenlere göre daha fazla kilo aldığı araştırmalarca desteklenmektedir. Farkında olmadan porsiyon miktarlarınız artabilir ve daha hızlı yiyebilirsiniz.


12.Moda diyetleri yapmak
Bu tarz diyetlerle çoğu kişide birkaç kilo gider  ama giden su veya proteinden yetersiz bir programsa kas kaybı olacaktır ve kişi kilo verdiğini sanır. Sonrasında fazlasıyla kiloları geri alma ve metabolik direnç görülme riski vardır. 


13.Ayakta yemek yemek
Yemekleri ayakta yediğinizde hem daha hızlı yiyecek hem de sindirim problemleri yaşayacaksınız. Ayakta yemek yemekde kilo artışını etkilemektedir. 


14.Sürekli aynı diyeti uygulamak
Uyguladığınız diyet programı bir süre sonrasında kilo kaybında durağanlaşma yaratabilir. Diyetisyeniniz kontrolünde programınızı değiştirmek daha sağlıklı sonuçlar almanızı sağlayacaktır.


15.Light ürünleri sınırsız tüketmek
Light ürünler içeriğindeki yağ veya şeker oranı azaltıldığı için kalori değeri eşdeğer ürünlere göre azaltılmıştır ama malesef kalorisiz olarak da algılanabilmekte.Tüketim miktarınıza bağlı olarak kilo artışını etkileyebilir. 


16.Süt ve süt ürünlerini tüketmemek
Süt ve süt ürünleri hem kan şekerini dengelemekte hem de içeriğindeki kalsiyumdan dolayı yağ yakımını tetiklemektedir. Bu ürünleri tüketmeyenlerde kilo problemi daha fazla yaşanabilmektedir.


17.Posalı yiyecekler yememek
Posalı yiyeceklerin kolesterol seviyesini dengeleyici ve kalp hastalığına karşı koruyucu etkisinin yanı sıra kan şekerini dengeleyici, barsakları çalıştırıcı, tok tutucu özelliği bulunmaktadır. Günde 25-30g. posa tüketimi kilo kaybını da hızlandıracaktır.


18.Sevdiğiniz yiyecekleri hayatınızdan çıkarmak
Zayıflamak için asla sevdiğiniz yiyeceklere veda etmeniz gerekmiyor. Beslenmenize yaşam boyu dikkat etmeniz gerekmekte ama ara sıra kendinizi de ödüllendirmek motivasyonunuzu tetikleyecektir. 


19.Diyetteyken alkol tüketmek 
Alkol tüketimi bazı çalışmalara göre östrojen hormonu sentezini artırabilmektedir. Bunun yanı sıra kalori değeri birçok tüketilen besine göre de yüksektir. Buda kişide kilo almaya neden olacaktır.


20.Stresli bir yaşam
Stres vücutta kortizol salgılanmasına, kortizolde kilo artışına neden olmaktadır. Kortizolün özellikle karın bölgesinde yağlanmaya neden olduğu bilinmekte. Stressiz bir yaşam elbette zor ama minimuma indirmekte elimizde.


Sağlıklı Beslenin, Sağlıklı Yaşayın..
Dyt.Özlem Sert Aydın



ZAYIFLAMAK İÇİN , METABOLİZMANIZI YÖNETİN!


Bir an evvel zayıflamak için uygulanan standart diyetler, metabolizmayı sadece yorar. Oysa kalıcı zayıflık için, metabolizmayı iyi yönetip, dengeli beslenmek gerekir.

Yaklaşan yaz aylarında birer ikişer, herkesin uyguladığı şok, standart gibi çeşitli diyet listeleri yeniden ortaya çıkar.Hareketsiz geçen kış aylarından sonra bir an evvel zayıflamak için, çevremizde hızlı kilo verenlerin uyguladığı listelere cankurtaran sandalları gibi sarılırız.
Listeleri uygulayarak tartılara yansıyan kilo kayıplarını, birkaç ay sonra bir buçuk katı olarak geri alırız. Üstelik aldığımız yeni kilolarımıza, metabolizmamızda oluşan hasarlar da eklenir.
Oysa yapmamamız gereken, kendi metabolizmamızı iyi tanıyıp, onu yönetmeyi öğrenmektir. Yani metabolizmamızın ihtiyaçlarını iyi belirleyip, bu ihtiyaçlara göre dengeli beslenmeli ve aşağıda sayılan diyet hatalarından uzak durmalıyız.
Şok diyetlerle zayıflanabilir mi?
Diyetin amacı, bünyenin dengesini koruyarak zayıflamaktır. Bir an evvel kilo vermeyi amaçlayan şok diyetler ise bünyenin dengesini koruyamadığı gibi, metabolizmanın hızını da yavaşlatır. Yavaşlayan metabolizma, normal yemek düzenine dönüldüğünde verilen kiloların 1 buçuk katını geri alır. Üstelik karaciğer etrafında toplanan yağlar, karaciğer fonksiyon bozuklukları, lipit profilinde bozukluk (kollesterol, trigliserit, LDL kolesterol, HDL kolesterol gibi…), diyabet, yüksek tansiyon ve koroner kalp hastalığı riskini de artırır.
Şok diyetlerle tartılara yansıyan ilk etaptaki kilo kaybı ise, vücuttaki su ve kas kaybından başka bir şey değildir. Üstelik bu tür diyetlerden vazgeçip, gerçekten kalıcı bir şekilde zayıflamaya çalıştığımızda, yeniden kilo vermemiz oldukça zorlaştırır.
Daha çok güzelleşmek adına yapılan şok diyetler, bir yandan vücutta deformasyona neden olurken, diğer yandan pek çok sağlık sorunlarına yol açar. Asansör veya yoyo kiloları adı da verilen bu kilo değişiklikleri; vücudun direncini düşürür, hastalıklara yakalanma riskini artırır. Şok diyetlerle zayıflamaya çalışan kişilerde; saç dökülmesi, adet düzensizliği, libido kaybı, anksiyete, hipoglisemi ve tansiyon düzensizliklerine oldukça sık rastlanır.
Herkesin metabolizması farklıdır. Kişi, kendi metabolizmasına uygun, sağlıklı bir beslenme planı oluşturmalıdır. Bu planı uygulayabilmek için, uzun süreli ve yaşam tarzını değiştiren yeni alışkanlıklar geliştirmek gerekir. Yeni beslenme alışkanlıkları, sıkıcı diyetlerden kurtulmayı sağlarken, dilediğiniz zaman dilediğiniz besini tüketme lüksünü de kazandırır.
Sağlıklı beslenme programı başlangıçta zor gelebilir. Fakat zaman içinde metabolizmanızın bu programa alıştığını, hatta kaçamak yaptığınız zaman ilk itirazın metabolizmanızdan geldiğini göreceksiniz.
Standart diyetlerle herkes zayıflayabilir mi?
İnsanlar bir robot olsaydı, tabii ki standart diyetlerle zayıflanabilirdi. Ancak insanlar robot olmadıkları gibi; cinsiyet, yaş, boy, kilo, kan bulguları, hastalıkları ve genetik mirasları da farklıdır. Üstelik buna, beslenme alışkanlığı ve beslenme koşullarını da eklersek, ‘standart’ kelimesi, insanlarla asla yan yana gelemez.
Örneğin normal kilolu bir insana, günde ortalama 8 bardak su içmesi önerilir. Fakat ağırlığı 120 veya 130 kg olan bir bireyin günde içeceği su miktarının 12 bardak olması gerekir. Eğer bu kişi, sırf standart diyet listesinde yazdığı için su içimini günde 8 bardakla sınırlarsa, tehlike çanları çalmaya başlar. Aynı şekilde minyon tipli birisi, günde 12 bardak su içemez, kilolular kadar ekmek yiyemez, porsiyon miktarları bile çok farklıdır.
Dolayısıyla nasıl kişileri standardize edemiyorsak, diyetleri de standart hale getiremeyiz.
Yapılacak diyette, kişinin vücut yağ oranı, kan değerlerindeki şeker, kolesterol, kan sayımı, ailesinin hastalık öyküsü son derece önemlidir. Zayıflamak için sadece bu kriterleri içine alacak bir diyet değil, bir beslenme programı uygulamak gerekir. Bu program aynı zamanda, yaşam tarzını da değiştireceği için, hem daha sağlıklı olmayı sağlar, hem de kilo problemini ortadan kaldırır. Kişiye özel olarak hazırlanan beslenme planı, verilen kiloları da uzun süre korur.
Diyet besinlerin zayıflamaya katkısı var mı?
Günümüzde pek çok besinin tam yağlı, yarım yağlı ve yağsız formları vardır. Tam yağlı olanlarla, yarım yağlı olanlar arasındaki tek fark, birinin kalorisi yüksekken, diğerinin daha düşük olmasıdır. Vitamin ve mineral değerleri değişmeyen bu ürünlerden yarım yağlı olanların tüketilmesi, kandaki yağ seviyesinin ayarlanmasını ve ürik asidin kontrol edilmesini sağlar.
Tamamen yağsız olan diyet ürünlerde ise biraz daha seçici olmak gerekir. Özellikle çocuklarda diyet ürünlerini kullanmadan önce, yarar ve zarar ilişkisine bakılmalıdır.
Yarım yağlı besinler ise tüm çocuklarda gönül rahatlığıyla kullanılabilir. Çünkü değişen sadece kalori ve lezzettir. Vitamin ve mineral kaybı yoktur.
Bu ürünlerde dikkat edilmesi gereken bir başka nokta da, diyet ve diyabetin ayrılmasıdır. Diyet yazan yiyeceklerin bazılarının kalorisi, tam yağlı olanlarla aynıdır. Arasındaki farkı anlayabilmek için, etiketinden içeriğinde yer alan maddeleri okumak gerekir. Eğer bir ürünün içeriğinde tatlandırıcı varsa, bu ürün daha çok diyabetliler içindir. Diyabetlilerin kan şekerlerini hızlı artırmadıkları için diyet olarak etiketlendirilirler. Bu ürünlerde kalorisi yüksek olan tatlandırıcılar kullanılır. İçeriğinde tatlandırıcı olan diyet ürünler, sadece tip I diyabetli çocuklara verilmeli. Şeker hastası olmayan çocuklar bu ürünleri kullanmamalıdır.
Diyet ürünlerin bir diğer tehlikesi de ‘diyet kaçamakları’na neden olmasıdır. Kalorisi düşük olan bu ürünler, sınırsız tüketime yol açabilirler. Evet, bu besinler, normal besinlerden yüzde 20-30 daha düşük kalorilidir. Fakat bir yerine 2-3 paket tüketilmesi durumunda, kalori eşitleneceği için, kaybedilecek tek şey lezzet olur. Diyet ürünler genel olarak, öğün aralarında açlığı bastırmak veya nefsi köreltmek için kullanılmalıdır.
Posayı fazla tüketerek zayıflanabilir miyiz?
Meyve, sebze, salatalar, kurubaklagiller, kepekli ekmek, tahıllar ve bulgurda bulunan posa, gerçekten de kişinin kilosunu korumaya yardımcı olurken, bağırsak fonksiyonlarını da düzenler. Fakat posayı tüketirken de, kişinin metabolik özellikleri dikkate alınmalıdır. Örneğin kişinin ishal veya kabız olmasına göre alacağı posa miktarı farklıdır. İshal olunan zamanlarda posa miktarı azaltılırken, kabızlıkta posa artırılmalıdır. Aynı şekilde anemi, bazı tiroid hastalarında, ülser, reflü gibi gastroenterit hastalıklarda da posanın sınırlandırılması gerekebilir.
Bununla birlikte posa, et gibi demir içeren besinler ve süt ve süt ürünleri gibi kalsiyum içeren besinlerle birlikte tüketilmemelidir. Örneğin demir kaynağı etle birlikte, kalsiyum kaynağı olan yoğurt birlikte tüketildiğinde, kişi ne demirden yeterince faydalanabilir, ne de kalsiyumdan. Birbirlerinin emilimini azaltan demir ve kalsiyum, vücut tarafından yeterince kullanılmadan dışarı atılır. Aynı durum, posalı besinlerin demir ve kalsiyumla birlikte kullanılmasında da geçerlidir.
İşte bu tür yanlış beslenme alışkanlıklarından dolayı Türk kadınlarının çoğu, anemik yani kansızdır. Bu durumu düzeltmek için, özellikle gelişme çağındaki çocukların metabolik durumlarına göre bir beslenme düzeni oluşturulmalıdır. Gelişme çağındaki çocuklara fazla posa vermemeli, ancak posanın azlığı durumunda ortaya çıkabilecek kabızlığa karşı da beslenme ve diyet uzmanına danışılmalıdır.
İster çocuk, isterse yetişkin olsun önemli olan, bütün besinlerden belirli ölçülerde tüketmektir. Dengeli beslenme olarak tanımlayabileceğimiz böyle bir beslenme planı kişiyi, karaciğerde büyüme, yağlanma, kemik erimesi, zihinsel fonksiyonlarda bozukluk, diş çürümesi gibi sağlık sorunlarından korur.
Herkes dengeli beslenmeyi öğrenebilir mi?
Herkes, kendi metabolizmasının yöneticisi olduğu zaman, dengeli beslenmeyi de öğrenebilir. Tek bir ürün, tek bir yiyecek, alınan veya verilen kilolardan sorumlu tutulamaz. Çünkü kilo bir bütün olup, bir metabolizma dengesidir.
Eğer siz de metabolizmanızın yöneticisi olmak istiyorsanız işe, neye ihtiyacınız olduğunu, neyin fazla, neyin eksik olduğunu görmek için tükettiklerinizi kaydetmekle başlayın. Böylece “su içsem yarıyor” gibi cümleler kurmaktan vazgeçip, neleri fazla, neleri az tükettiğinizi objektif olarak tespit edebilirsiniz.
Ayrıca kan tahlillerinizdeki bulgularınızı ortaya çıkarıp, inceleyin. Kanınızdaki lipit, kolesterol gibi değerlerin düzeyine bakın. Onlar da metabolizmanız hakkında bilgi verecektir. Son olarak evinizdeki tartınızdan emin olun.
Eğer sonuçlardan memnun değilseniz, o zaman bir beslenme ve diyet uzmanına başvurun. Beslenme ve diyet uzmanı size, metabolizmanızı nasıl yöneteceğiz hakkında bilgiler verecektir. Metabolizmanızı yönetmek ise, hem yaşamınızı değiştirecek hem de çevrenizden eskisinden daha fazla iltifat almanızı sağlayacak.

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Baş Ağrısı Belirtileri ve Tedavisi


Baş ağrısı günlük yaşamda en sık görülen yakınmalardan biridir ve çok çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre en fazla işgücü kaybına yol açan tıbbi sorunlar arasındadır. Baş ağrısı kendi başına bir hastalık olabildiği gibi (migren,gerilim tipi baş ağrısı), başka hastalıkların öncü belirtisi de olabilir (kanama veya tümör ağrıları gibi). Bu nedenle, baş ağrılarında doğru ve etkili ayırıcı tanı çok önemlidir.
Başağrısı kimlerde görülür?
Gerilim tipi baş ağrısı sıklığı toplumlarda %30-80 arasında değişmekte , kadın ve erkek arasında önemli bir fark bulunmamaktadır. Ülkemizde 15-45 yaş grubunda migren sıklığı ise %16.4 olarak tespit edilmiştir.Kadınlarda erkeklerden 2 kat daha fazla görülmektedir.
Başağrısı etmenleri nelerdir?
Baş ağrısına yol açan yapılar, beyni besleyen büyük atardamar ve toplardamarlar, beyin zarları, dişler, gözler, burun, kulaklar, sinüsler, ense ve sırt kaslarıdır. Tüm ağrı duyusunun oluştuğu ve yorumlandığı yapı olan beyin ise ağrısız bir organdır .
Hastalık tanısında kullanılan yöntemler nelerdir?
Baş ağrılı hastalarda hem sistemik muayenenin bir parçası olması, hem de kullanılacak ilaçların yan etkilerinin takip edilebilmesi açısından her hastaya bir kez rutin biyokimyasal ve hematolojik inceleme yapılmalıdır. Menenjit, beyin kanaması, yüksek veya düşük BOS basınç sendromu tanısı şüphesi olan hastalara lomber ponksiyon yapılmalıdır. Yeni başlangıçlı, atipik özelliği olan, nörolojik muayenesi normal olmayan hastalarda kranial MR çekilmelidir.
Başağrısında tedavi ilkeleri:
Basagrisinda koruyucu tedavi yontemleri
Baş ağrısı atak sırasında tedavi yontemleri
KIRMIZI BAYRAK BULGULARI:
1-‘İlk veya en kötü’ baş ağrısı
2-Yeni veya farklı baş ağrısı
3-Sıklığı veya şiddeti progresif artan baş ağrısı
4-Yeni başlayan baş ağrısı;
• Kanserli hastada
• 50 yaş üzerinde
• Kafa travması ardından
5-Egzersizle ortaya çıkan baş ağrısı
6-Belirli bir paterne uymayan baş ağrısı
7-Tedaviye yanıt vermeyen baş ağrısı
DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER:
• Baş ağrınız aniden ortaya çıkıyorsa
• Zamanla şiddeti artıyorsa
• Çift görmenize neden oluyor, halsizliğinizi artırıyor veya duyu kaybına neden oluyorsa
• 50 yaşından sonra ortaya çıkmışsa
• Başınıza aldığınız bir darbe veya kaza sonrası ortaya çıkmışsa
• Boynunuzda sertlik veya ateş şeklinde kendini gösteriyorsa
• Alışmadığınız bir durum yaratıyorsa
• Şu ana kadar başınızın hiç böyle ağrımadığını düşünüyorsanız doktorunuza
başvurmanız önerilir.
HASTALAR İÇİN ÖNERİLER:
1-Yaşam biçiminizi düzenleyin;
• Düzenli uyumaya özen gösterin
• Yemeklerinizi düzenli yiyin, öğün atlamayın
• Diyetinizdeki bilinen tetikleyicilerden kaçının
• Düzenli aerobik egzersiz ( yüzmek, bisiklete binmek vb )yapın,
• İhtiyaç halinde dinlenmek, sıcak banyo yapmak veya buzlu kompres gibi basit
uygulamaları ihmal etmeyin.
2-Emosyonel stres nedenlerinizi mümkün olduğunca azaltın;
3-Çevresel tetikleyicilerden kaçının;
• Güneş gözlüğü takın
• Sigara, güçlü kokular ve gürültülü alanlardan uzak durun
• Aşırı kafein tüketiminden uzak durun
• Uygun postürü sağlamaya ve sürdürmeye özen gösterin
• İlaç aşırı kullanımından uzak durun
MİGREN
28 milyondan fazla Amerikalı — kadınlarda erkeklerden 3 kat daha fazlası — migren ağrılarından muzdariptir. Bu ağrılar çoğu zaman çok şiddetli olur. Migren ağrıları normal başağrılarına göre çok daha şiddetlidir ve genellikle kişiyi iş yapamaz duruma getirir. Bazı durumlarda bu ağrılar önceden hissedilebilir. (aura) Gözlerde ışık parlama hissi, kör noktalar ve kol ve bacaklarda gariplikler gibi auralarla migrenin başlayacağını bazı kişiler önceden anlayabilir. Bunun dışında migren kusma ve ışığa ve sese aşırı duyarlılıkla birlikte gelebilir. Migren ağrıları kişiyi işgöremez hale getirebilir ve bu saatler hatta günler sürebilir.
Son zamanlarda migren tedavisinde oldukça başarılı ilerlemeler vardır. Ancak buna rağmen henüz migrene kesin bir tedavi bulunamamıştır. İlaçlar ve tedaviyle migren sıklıkları ve başlayan ağrılar durdurulabilmektedir
BELİRTİLER VE SEMPTOMLAR

Tipik bir migren atağı aşağıdaki semptomlardan birini veya fazlasını gösterebilir:
Çoğu migren hastası sadece kafasının bir tarafında ağrı hissederken bazıları her iki taraftada ağrı hisseder.
Zonklamalı baş ağrısı.
Fiziksel aktiviteyle artan başağrısı.
Günlük olağan aktiviteleri engelleyen ağrı.
Kusmalı yada kusmasız mide bulantısı.
Işığa ve sese karşı hassaslık.

Tedavi kullanılmadığı zamanlarda migren 4 saatten 72 saate kadar sürebilir. Ne sıklıkta görülebileceği kişiden kişiye değişir. 1 Ayda üç dört defa migren olabileceği gibi iki yılda 1 kerede migren olduğu gözlenebilir.

Tüm migren ağrıları aynı değildir. Çoğu insan migrene habersiz yakalanır. (aurasız) Bazıları ise migrenden 15-30 dakika öncesinde aura hissetmeye başlar ve ardından migren gelir. Auralar ağrı başladıktan sonrada görülmeye devam edebilir.
Auralar genelde:
Flaş hissi
Görüş alanınızda zigzag lar
Görüş alanınızda yavaşça yayılan kör noktalar
Kol ve bacaklarda iğnelenme hissi
Bazen konuşmada bozulmalar olarak görülebilir.

Aura olsada olmasada bu belirtiler migren krizinden birkaç saat önce hatta bir gün önce bile görülebilir. Bu durumlarda:
Aşırı enerjik hissetme
Tatlı yeme isteği
Susama
Uyuşukluk
Depresif mod 
Görülebilir.
SEBEPLERİ

Baş ağrıları hakkında çok fazla şey bilinmesede bazı doktorlar sinir sistemindeki temel ağrı yolundaki değişikliklerden ve bazı beyin kimyasallarındaki dengesizliklerden şüphelenmektedir.

Başağrısı sırasında serotonin seviyesi düşer. Bunun sonucunda trigeminal sinirin neuropeptitler salgıladığı düşünülmektedir ki bunlar beynin dış kısmında bulunur. Bunlar kan damarlarını genişletir ve şişirir. Bunun sonucu ağrı olarak çıkar.
Ağrı sırasında magnezyum seviyesinin düşmesi ise migreni tetikleyen faktörler arasında düşünülebilir.
MİGRENİ TETİKLEYEN ETKENLER
Kesin olmamakla birlikte aşağıdaki unsurların migreni tetiklediği düşünülmektedir:
Hormonal Değişiklikler: Kesin bir ilişki kurulamamakla birlikte hormonal değişiklikler özellikle kadınlarda migreni etkilemektedir. Hormonal ilaçlarda migren düzeni kötü yönde etkileyebilir.

Yemekler: Bazı kişilerde bazı yemekler ağrıyı tetikler. Alkol, özellikle bira ve kırmızı şarap, yıllanmış peynirler, çikolata, marine yemekler, kafein, bazı Asya yemekleri ve birçok konserve türünün migreni tetikleyebileceği düşünülmektedir.edient in some Asian foods; certain seasonings; and many canned and processed foods. Skipping meals or fasting also can trigger migraines.

Stres:Yoğun iş temposunun ardından gelen rahatlama haftasonunda migrene yol açabilmektedir.

Çevresel Uyarıcılar: Parlak ışık ve güneş ışığı, farklı tatlar
Bazı kokular (parfüm ve çiçek kokuları dahil) tiner türevi kokular ve özellikle içilmiş sigara kokusu migreni olumsuz etkiler.
Fiziksel Etkenler: Cinsel ilişki, uyku düzeninde değişiklik vs. migreni tetikleyebilir. Çevresel Değişimler: Hava değişikliği,mevsim, yükseklik, basınç ve zaman dilimi değişiklikleri migreni tetikleyebilir.
İlaçlar: Bazı belli ilaçlar migreni etkileebilir.
TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Eskiden migrenin tek çözümü Aspirin ken şimdi migrene özel birçok ilaç bulunmakta. Temelde ilaçlar iki gruba ayrılmaktadır:
Ağrı Azaltıcı/Geçirici İlaçlar: Ağrı başladıktan sonra durdurulmasında kullanılır.
Önleyici İlaçlar: Bu tür ilaçlar migreni önlemek veya azaltmak için kullanılır.

Bazı ilaçlar hamilelikte ve emzirmede tavsiye edilmemektedir. Bazıları çocuklarda kullanılamamaktadır.

8 Temmuz 2012 Pazar

Yoğurt bel çevresindeki yağları azaltıyor


Kilo problemi mi yaşıyorsunuz? İşte size yaz aylarında birkaç kilo fazlanızı atmak için besin önerileri! Diyetisyen Gonca Güzel, yaz sofralarının vazgeçilmezi olan ve aynı zamanda kilo vermeyi hızlandıran besinleri sıraladı ve yararlarını açıkladı.
Yaz aylarında daha hafif beslenmek, çabuk doyduğumuz için daha kolaydır. Sağlıklı beslenmek için günde 4 porsiyon sebze ve meyve yemek, yağsız süt ürünlerini tercih etmek, bol lifli ve kalsiyum içeren besinleri tüketmek gerekir. Lifli besinler, doygunluk hissi yarattığından kilo kontrolü için çok yararlıdır. Aynı zamanda lifler, kan şekerini dengeler; kolesterolü ve vücut yağlarını azaltır. Lifli besinler, yani sebze ve meyveler, antioksidan ve fitonutrient içerirler. Bu sayede yaşlanma yavaşlar, kanser ve kalp krizi önlenir, tansiyon dengelenir ve kalp güçlenir. Düşük kalorili oldukları için de bel çevrenizi zayıflatır.
Yoğurt
Yapılan çalışmalar, günde 3 kase yoğurt yiyen insanların daha kolay zayıfladığını ve bel çevresindeki yağların da azaldığını gösteriyor. Yoğurt, kilo vermek isteyenler için hem sağlıklı bir seçim hem de karbonhidrat ve protein içerdiğinden dolayı doyurucudur
Günde 1 porsiyon yoğurt, günlük kalsiyum ihtiyacının %30’unu karşılar. Ayrıca yoğurdun içeriğinde prebiyotik olarak adlandırılan sağlığa yararlı organizmalar vardır. Prebiyotikler, bağışıklığı güçlendirir; sindirim sistemini sağlıklı kılar. Meyveli veya az yağlı yoğurt, ara öğün veya ana öğün yerine geçebilir.
HEM SAĞLIĞINIZI HEM FORMUNUZU KORUMAK İÇİN DOĞAL EV YOĞURDU TARİFİNİ MUTLAKA DENEYİN!
Domates
Domates yüksek oranda vitamin A ve C içerir. Orta boy bir domates 35 kaloridir ve günlük almanız gereken C vitamininin %40’ını, A vitamininin ise %20’sini içerir. Ayrıca domatesin prostat ve sindirim sistemi kanserlerinin riskini azalttığı da ispatlanmıştır.
Biber

Biber antioksidan içerir. Beta karoten de bir çeşit antioksidandır ve bağışıklık sistemini artırır. Böylelikle hücreleriniz serbest radikallerin verdiği birçok hasardan kurtulur. Günde 2 adet biber C vitamini gereksiniminizi %230 karşılar ve sadece 20 kaloridir.

Su
Sağlıklı beslenmenin en önemli öğesi olan su, besin değeri olmamasına rağmen vücut fonksiyonlarında, sindirimde, metabolizmada ve hücre korunmasında katalizör görevi yapar. Su, kilo vermek isteyenlerin de en büyük yardımcısıdır; iştahı azaltır, metabolizmayı hızlandırır. Eğer yetersiz su içiyorsanız, vücut aldığı suyu tutar ve şişkinlik yaşanmasına sebep olur. Ödem, şişkinlik ve tansiyon problemleri yaşamamak için yeterli oranda su içmek gerekir. Sebze, meyve, yağsız süt ürünleri, maden suyu, bitki çayları da bol su içerir. Aynı zamanda kavun, portakal, marul ve domates gibi meyve ve sebzelerin de su içeriği yüksektir.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız